15 Mart 2010 Pazartesi

Önsöz

Çeşitli eserlerimizde ayrıntılı olarak açıkladığımız "maddenin ardındaki sır" konusu, genişbir okuyucu kitlesini etkilemişve bu kişilerin yaşadıkları hayat boyunca hiç farkında olmadıkları önemli bir gerçeği fark etmelerine vesile olmuştur. Bu, yeni bir felsefe ya da bir ideoloji değil, her insanın ister istemez içinde olduğu, yaşadığı, anlaşlması kolay, bilimin çeşitli alanlarında uzun yıllar önce ispatlanmışbir gerçektir.

Bu gerçeği; "Hayatımızı meydana getiren herşey ruhumuz tarafından idrak edilen bir algılar bütünüdür. Dünyamızı ve bütün varlığımızı anlamlı kılan şeyleri, kişileri, mekanları, olayları tıpkı bir rüya gibi, sadece görüntü olarak beynimizde algılayabiliriz, asılları ile muhatap olamayız" şeklinde özetlemek mümkündür. Samimi ve önyargısız bakan, derin düşünen bir insan kendisine bu konu anlatıldığında, bu büyük gerçeği kolay bir şekilde, kısa sürede kavramakta ve hayata geçirmektedir.

Ancak, alışkanlıkların, küçüklükten itibaren öğretilen bilgilerin oluşturduğu önyargıların ve çevrenin negatif yönde verdiği telkinlerin etkisinde kalmışolan okuyucular olması da muhtemeldir. Bunu düşünerek, bu kitabı çeşitli soruları olan üç okuyucuyla yapılan bir sohbet tarzında düzenledik. Böylece okuyucuların anlamakta veya kabul etmekte zorlandığı aşamalar, günlük hayatta karşlaştığımız çeşitli olaylardan alınan güncel örneklerle açıklanmışoldu. Okuyucular bu şekilde evde, işte, okulda, televizyon karşsında, kısaca hayatın her aşamasında, öğrendiklerini daha kolay düşünme ve uygulama imkanı bulacaklardır.

Her okuyucunun aklına takılan olası soruları da kapsayan bu konuşmada, her insan için yaşamın Allah tarafından ruhuna izlettirilen bir algılar bütünü olması, yaşadığımız hayatın bir nevi rüya gibi yaşanması, algılardan oluşan bu hayatın amacı gibi konulardaki sorulara cevaplar verilecek, gerçeği öğrenmek isteyen okuyucular bu konuda aradıkları cevapları bulacaklardır.

Gerçeklere samimi ve önyargısız olarak yaklaşan birçok kişinin yanında, gerçeği anladıkları, bildikleri halde kabul etmek istemeyen, bu gerçeği öğrenmenin getireceği sorumluluklardan kaçan kişiler de olacaktır. Bu tür görüşe sahip olanlar kitabı okuduklarında, gerçeklerden kaçarak, yalanlar ve hayaller üstüne kurulmuşbir dünyada yaşamayı kabullenmenin, aklı başnda bir insan için ne kadar küçük düşürücü bir durum olduğunu daha iyi anlayacaklardır.

Unutulmamalıdır ki güzel olan gerçek olandır; bu yüzden gerçeklerden korkmanın ve kaçmanın hiçbir anlamı yoktur. İnsanın yepyeni bir bakışaçısıyla, huzurlu ve mutlu bir hayata başlamak için samimi olarak biraz düşünmesi ve vicdanına başvurması yeterlidir. Kendini kandırarak hayallerin peşinden koşan insanlar, gerçeklerden kaçmak yerine, gerçeği anlamak ve öğrenmek için çaba gösterdiklerinde, aldatıcı bir dünyadaki sahte mutlulukların yerine, gerçek ve sonsuz bir mutluluğa kavuşmanın güzelliğini yaşayacaklardır.